top of page

Winnicott'un "Bireyin Gelişiminde Bağımlılıktan Bağımsızlığa" (1963) Makalesi Üzerine Notlar

Writer: Şura AydınŞura Aydın

Bu yazı Winnicott'un Bireyin Gelişiminde Bağımlılıktan Bağımsızlığa (1963) isimli makalesini özetlemektedir.


Winnicott, olgunlaşmayı bağımlılıktan bağımsızlığa kademeli geçiş süreci olarak görür.


Sosyal Alan. İnsanın büyümesi ve olgunlaşması kişisel gelişimin yanı sıra aynı zamanda sosyalleşmeyi de içeren bir süreçtir. Sağlıklı bir psikolojik gelişim süreci olgunluk ile eş anlamlıdır ve buna göre her birey kendinden çok fazla ödün vermeden toplumla özdeşleşebilir. Bir başka seçenek ise yetişkin kendi ihtiyaçlarını sosyallikten kaçınmadan karşılayabilir ve bulunduğu toplumun içinde sorumluluk alabilir.


Bağımsızlık asla mutlak değildir. Sağlıklı birey, sosyal çevresinden kendini izole etmeden birey ve çevrenin birbiriyle etkileşim içinde olduğu şekilde ilişki kurar. Bağımlılıktan bağımsızlığa bir yolculuk fikri yeni bir şey değildir. Her insan yaşamında aslında bu yolculuğa çıkmak zorundadır ve birçoğu bu hedefe çok uzak olmayan bir noktaya varır; toplumsal bir anlayışla bağımsızlığa ulaşır.


Bağımlılıktan bağımsızlığa giden yolu yalnızca bağımlılık ve bağımsızlık olarak değerlendirmek yerine bu yolculuğu üç durak şeklinde görmek daha anlamlı olabilir: mutlak bağımlılık; göreceli bağımlılık; ve bağımsızlığa doğru.


Mutlak Bağımlılık. Hayatın en başında, bebek tamamen annenin fiziksel ihtiyaçlarını karşılamasına, onun rahmine ve sonrasında bakımına bağımlıdır. Tutan çevrenin, olgunlaşma süreçlerinin istikrarlı ilerlemesini mümkün kıldığını söyleyebiliriz. 'Olgunlaşma süreci' terimi, benliğin tüm gelişimini ifade eder.


Anne ve baba, bir sanatçının resim yapması veya bir çömlekçinin çömlek yapması gibi bir bebek üretmezler. Onlar, önce annenin bedeninde, sonra kollarında ve ardından ebeveynlerin sağladığı evde bir misafirin bulunmasıyla sonuçlanan bir gelişim süreci başlatmışlardır. Bu misafirin nasıl biri olacağı kimsenin kontrolü altında değildir. Ebeveynler, bebeğin doğuştan getirdiği eğilimlere bağımlıdırlar.


Birincil annelik tasası. Hamileliğin sonlarına doğru ve doğumdan sonraki birkaç hafta boyunca annenin, bebeğinin bakımıyla meşgul olması ve hatta kendini tamamen bu bakıma adamasıdır. Bebeği, başlangıçta kendisinin bir parçası gibi görür, bebeğiyle güçlü bir şekilde özdeşleşmiş durumdadır ve bebeğin ne hissettiğini çok iyi bilir. Bunu yaparken, kendisinin bebek olarak zamanında aldığı bakım deneyimlerinden yararlanır ki bunu bildiğinin farkında da değildir. Aslında anne de bağımlı ve savunmasız bir durumdadır. Bebeğin durumunu anlatırken 'mutlak bağımlılık' teriminin kullanılmasının nedeni bu aşamayı tanımlamaktır.


Annenin içgüdüsel ihtiyaçları karşılama anlamında, bebeği zaman zaman hayal kırıklığına uğratması mümkündür ve hatta gereklidir. Ama öncesinde de annelerin, kendi bebeklerinin ego ihtiyaçlarını karşılama konusunda ne kadar başarılı oldukları şaşırtıcıdır.


Bebeğin varoluş süreci, anne tarafından desteklenmesi gereken bir "olmaya devam etme hali"dir. Anne, kısa bir süre için kendini bebeğin ihtiyaçlarına adayarak bu devamlılığı koruyabilir. Eğer bebek sık sık dışsal müdahalelere maruz kalırsa ve sürekli tepki vermek zorunda kalırsa, kendi bütünlüğünü geliştirme yetisi engellenir. Ancak müdahalelerin az olması durumunda, bebeğin beden fonksiyonları sağlıklı bir benlik oluşumu için sağlam bir temel sağlar ve bu da ileride ruh sağlığına katkıda bulunur.


Relative Dependence. The next stage, that of relative dependence, turns out to be a stage of adaptation with a gradual failing of adaptation. It is part of the equipment of the great majority of mothers to provide a graduated de-adaptation, and this is nicely geared to the rapid developments that the infant displays. There is no question of perfection here. Perfection belongs to machines; what the infant needs is just what he usually gets, the care and attention of someone who is going on being herself.


Kısmi Bağımlılık. Kısmi bağımlılık olarak adlandırılan bir sonraki aşamada anne bebeğin gelişen ihtiyaçlarına uyum sağlarken, bu uyumu yavaş yavaş azaltır. Çoğu anne, bebeğin ihtiyaçlarına göre kademeli olarak geri çekilmeyi doğal olarak başarır. Burada mükemmellik aranmaz çünkü mükemmellik makineler içindir. Bebeğin ihtiyacı olan kendi varlığını sürdüren birinin gösterdiği devamlılığı olan ilgi ve bakımdır.


Kısmi bağımlılık aşamasında bebek bir şekilde annesine olan bağımlılığının farkına varmaya başlar. Anne, bebeğin ona olan güvenine zarar verecek kadar uzakta olduğunda, bebek kaygılanmaya başlar ve bu, bebeğin annesinin yokluğunu fark ettiğinin ilk işaretidir. Bu farkındalık öncesinde, anne uzakta olduğunda bebek yalnızca onun koruyucu varlığının etkilerinden faydalanamaz ve benlik yapısındaki önemli gelişmeler yeterince yerleşemez.


Bu aşama yaklaşık altı aydan iki yaşına kadar olan süreci kapsar. Bebek iki yaşına geldiğinde artık yeni zihinsel gelişmeler göstermeye başlar ve bunlar çocuğun kayıpla başa çıkabilmesini sağlar. Bu yeni zihinsel mekanizmalar sayesinde bebek, kontrolü dışında gerçekleşen olayları kabul edebilir. Anne veya ebeveynlerle özdeşleşebilmesi sayesinde, bebek kendi tümgüçlülük duygusuna meydan okuyan durumlara karşı duyduğu öfkeyi bir ölçüde idare edebilir.


Bu aşamanın sonunda artık bebeğin gelişimi, içsel ve dışsal gerçeklik arasında sürekli bir etkileşim şeklinde ilerler ve her ikisi de birbirini zenginleştirir.


Bağımsızlığa Doğru. Önceki gelişim aşamalarındaki temeller sağlıklı bir şekilde atıldığında, çocuk giderek dünyayı ve onun karmaşıklıklarını tanıyabilir, çünkü dünyada kendi içinde zaten var parçaları artık dış dünyada da görmeye başlar. Bu şekilde, gerçek bir bağımsızlık gelişir; çocuk, toplumsal yaşamın içinde yer alırken tatmin edici bir kişisel varlık sürdürebilir.



Kaynak: Winnicott, D. W. (1963). Dependence in infant care, in child care, and in the psycho-analytic setting. The International Journal of Psychoanalysis, 44(3), 339–344.


bottom of page