top of page

Winnicott'un "Ebeveyn-Bebek İlişkisi Kuramı" (1986) Makalesi Üzerine Notlar

Writer: Şura AydınŞura Aydın


Bu yazı Winnicott'un "Ebeveyn-Bebek İlişkisi Kuramı" isimli makalesini ve bahsi geçen kavramları özetlemektedir.


Giriş

Bebek çevresinde olan iyi ve kötü şeylerin kontrolüne gerçekte sahip değildir ama annesel işlev sayesinde bebek tümgüçlülük yanılsamasının içine katılır ve öyle olduğunu zanneder. Böylece bebek, çevresindeki iyi ya da kötü şeyleri kontrol edemese de yaşamını sürdürebilir ve gelişebilir. 


Bebek için çevrenin önemli olduğunu kabul etmek yeterli değildir. Ebeveyn-bebek ilişkisinin teorisini anlamak için erken evrelerde bebek ile annesel işlevin bağlı ve ayrılmaz olduğunu kabul etmek önemlidir. Sağlıklı bir gelişim sürecinde ise bu iki unsur giderek ayrışır; sağlık, bir bakıma, annenin sağladığı bakımın yavaşça bebekten ayrışarak büyüyen bir çocuğun temellerini oluşturması anlamına gelir.


"Bebek" kelimesinin kullanımı

"Bebek" kelimesi, henüz konuşamayan bir varlığı ifade eder; bu, bebekliğin, sözcüklerin ve sembollerin kullanılmasından önceki bir evre olduğunu gösterir. Bu dönemde bebek, ihtiyaçlarının sözlü olarak ifade edilmesinden çok, annenin empati yoluyla onları anlamasına dayanır. Bu nedenle, makalede "bebek" terimi, insanın henüz dili kullanamadığı, sadece annenin empati ile ihtiyaçlarının farkına varılabildiği bu erken gelişim evresini belirtmek için kullanılır. Annenin sağladığı destek sayesinde bebek, ihtiyaçlarının anlaşıldığı ve karşılandığı bir çevreye sahip olur. Zamanla annenin desteğinden bağımsızlaşan bebek, zihinsel olarak da anneden ayrışarak bağımsız bir kişilik geliştirme yoluna girer ve bu ayrışma süreci, bireysel bir benlik yapısının temelini oluşturur.


A. Bebek

Bu bölümde anahtar kelime "bağımlılık"tır. Bebekler, çevrelerinde belirli koşullar sağlanmadan varlıklarını sürdüremez. Bebeğin doğuştan getirdiği bir büyüme ve gelişme potansiyeli vardır ve bu annesel işlev ile bağlantılı olmadıkça gerçek bir "bebek" haline gelemeyeceği kabul edilmelidir.


Kalıtsal Potansiyel ve Akıbeti

Yeterli düzeydeki ebeveyn bakımı, kabaca üç aşamaya ayrılabilir:

  • Tutma (holding)

  • Birlikte yaşama (living with) – Bu aşamada yalnızca anne ve bebek vardır; baba henüz bir varlık olarak algılanmamaktadır.

  • Hep beraber yaşama (living altogether) – Anne, bebek ve babanın bir arada olduğu aşama.


Bu süreçler, bebeğin var olmaya devam edebilmesi için gerekli ihtiyaçların anlaşıldığı ve karşılandığı bir ortam yaratır. Dışarıdan bakıldığında bu süreçler sanki sadece fizyolojik ihtiyaçlarmış gibi görünebilir (açlık, sıcaklık gibi); ancak aslında bu fizyolojik ihtiyaçlar annenin bebeği ile ilgili farkındalığı ve empatisiyle bebeğin psikolojisini yani iç dünyasını oluşturur.


Bebeğin Tutulmaya İhtiyaç Duyduğu Dönemdeki Gelişimi

Bebeğin tutulmaya (holding) ihtiyaç duyduğu dönemde yaşamın gerçekleri birincil süreçler, birincil özdeşim, otoerotizm ve birincil narsisizmden oluşur. Bu dönemde (holding süreci içinde) bebeğin içinde parçalanma kaygısı oluşmaya başlar. Çünkü bebek annesel işlev sayesinde bir devamlılık ve bütünlük algılar ve bunun bozulması ve parçalanmasından korkar. Aynı zamanda tutan çevre sayesinde bebek kendi başına bir kişi olmaya başlayacaktır.


Ayrıca bu dönemde bir yandan da ileride görünür olacak başka süreçler de başlar. Yani ikincil süreçlerin, sembolik işlevlerin ve kişisel ruhsallık içeriğinin örgütlenmesi gelişir. Bu örgütlenme, rüyaların temellerini oluşturur ve anlamlı ilişkiler kurabilmenin zeminini hazırlar.


Bağımlılık

Mutlak bağımlılık: Bu durum içinde bebek oldukça muhtaç durumdadır, annesel işlevin varlığını bilme kapasitesine de sahip değildir; bu işlev bebek için büyük ölçüde koruyucu bir nitelik taşır. Bebek, yapılanın iyi ya da kötü olup olmadığını kontrol edemez; sadece faydalarını yaşar veya yarattığı rahatsızlıklardan etkilenir.


Göreceli/Yarı Bağımlılık: Bu aşamada bebek, annesel işlevin ayrıntılarına duyduğu ihtiyacın farkına varabilir ve bu ayrıntıları giderek artan bir ölçüde kendi kişisel dürtüleriyle ilişkilendirebilir. Daha sonra, psikanalitik bir terapide, bu deneyimleri transferans içinde yeniden canlandırabilir.


Bağımsızlığa Geçiş: Bebek, doğrudan bakım almadan işlev görebilme kapasitesini geliştirir. Bu kapasite, bakım aldığı anılarının zihninde birikmesi, kişisel ihtiyaçlarının farkında varabilmesi, bakımıyla ilgili detayları içselleştirmesi ve çevreye duyduğu güvenin gelişmesiyle ortaya çıkar.


Gerçek benlik, varoluşun sürekliliğini deneyimleyen ve kendi yolunda, kendi hızında kişisel bir ruhsallık gerçekliği ve beden şeması geliştiren kalıtsal potansiyel olarak tanımlanabilir. Gerçek benliğin korunmasına yönelik herhangi bir tehdit, bu erken dönemde büyük bir kaygı kaynağıdır. Bebekliğin en erken savunma mekanizmaları, annenin (ya da annesel işlevin) bu korumayı bozabilecek dış etkenleri önlemedeki yetersizliklerine yanıt olarak ortaya çıkar.


Yok Olma (Annihilation)

Bebeğin temel kaygısı, yok olmakla ilgilidir ve bu deneyim oldukça dehşet vericidir. Bebeğin bu parçalanma/yok olma kaygısından korunması, ihtiyaçlarını karşılayan güvenli ve destekleyici bir tutma ortamı ile mümkündür. Bu tutma ortamı, dış dünyadan gelen etkilere karşı bir kalkan görevi görerek bebeğin bu tür etkilere tepki vermek zorunda kalmasını önler. Böylece, bebeğin varoluşunun sürekliliği korunur. Zamanla, bu güvenli ortamda vakit geçiren bebek, kendi varoluşunda bir süreklilik hissetmeye başlar ve bu süreç içinde güçlenir. Ancak, ölüm kavramı bu aşamada bebek için henüz bir anlam ifade etmez. Ölüm kavramının anlam kazanması, bebeğin iç dünyasında nesneler oluşturmaya başlamasıyla mümkün olur. Bütün bir nesneye, yani bir insana nefret gibi karmaşık duygular besleyebilmeye başladığında, ölüm kavramı da bebek için anlam bulmaya başlar.


B. Annesel İşlevin Rolü

Bu makalede, tutma kavramı önemlidir. Winnicott, bebek ve anne arasındaki ilişkinin, bebeğin kendini annesel işleve psikolojik anlamda tamamen bağımlı olduğu yaşamın ilk dönemindeki haline atıfta bulunmaktadır. Tutma işleviyle, bebeğin fizyolojik ihtiyaçları karşılanır. Bu noktada, fizyoloji ve psikoloji henüz ayrı bir şekilde işlemez ya da ancak ayrışmaya başlamak üzeredir. Tutan çevre güvenilirdir; ancak çevresel destek mekanik bir şekilde güvenilir değildir. Bu güvenilirlik, annenin empatisi sayesinde olur.


Tutma (Holding) işlevi:

  • Bebeği fizyolojik zararlardan korur.

  • Bebeğin cilt hassasiyetini – dokunma, sıcaklık, işitsel hassasiyet, görsel hassasiyet, düşmeye karşı hassasiyet (yerçekiminin etkisi) – ve kendisi dışında bir şeyin varlığını bilmeyişini göz önünde bulundurur.

  • Gece ya da gündüz fark etmeden bebeğin tüm bakım rutinini kapsar ve her bebek için aynı değildir, çünkü bu bakım, bebeğin bir parçasıdır ve hiçbir bebek birbirine benzemez.

  • Bebeğin hem fiziksel hem de psikolojik büyüme ve gelişimine ait en küçük günlük değişimlere uyum sağlar.


Yeterince iyi bakım verme ve tutma kapasitesine sahip olmayan anneler, yönergelerle "yeterince iyi" hale gelemezler. Bireyin ruh sağlığı, psikoza uzak olma veya psikoz eğiliminden (şizofreni) korunma anlamında, annesel işlev aracılığıyla sağlanır. Bu işlev iyi çalıştığında, neredeyse fark edilmez ve doğum öncesi dönemdeki fizyolojik desteğin bir devamı olarak işlev görür. Bu bağlamda, şizofreni, çocukluk çağı psikozu veya daha sonraki yaşlarda psikoz eğilimi, çevresel desteğin yetersiz kalmasıyla ilişkilidir.


İyi bir bakım almış olmanın varlığı çoğu zaman fark edilmezken, bakım almadaki eksiklikler belirgin şekilde hissedilir; çünkü çeşitli sorunlara yol açar ve bu eksiklikler, ileride analiz sürecinde aktarım yoluyla ifade edilebilir hale gelebilir. Yeterince iyi bir annesel işlevin sonucu olarak, bebekte "olmaya devam etme" gelişir ve bu süreklilik hissi, ego gücünün temelini oluşturur. Bunun tersine, annesel işlevdeki her eksiklik, bu olmaya devam etme halini kesintiye uğratır; bebeğin, bu eksikliğin sonuçlarına tepki vermesine ve dolayısıyla egosunun zayıflamasına neden olur. Bu tür kesintiler, "yok olma" olarak tanımlanabilir ve yoğun, psikotik düzeyde bir acı ile ilişkilidir. Bu durum, Winnicott'un ego gücü kavramı olarak gördüğü olmaya devam etme hali ile büyük bir tezat oluşturmaktadır. Yani yeterince iyi alınamamış ve içselleştirilememiş süreklilik hissi yok olma/süreksizlik ile ilgili bir dehşet yaratır.


C. Annedeki Değişimler

Bebek sahibi olmaya hazırlanan veya yeni doğum yapmış kadınlarda fizyolojik değişimler görülür. Önce anne karnında sonra ise kucakta tutma gibi fiziksel tutma ile başlayan bakım süreci bebeğin gelişiminde önemli bir temel oluşturur. Anne, bir süre bebeğiyle özdeşim kurarak onun ihtiyaçlarını güçlü bir şekilde hisseder. Bu özdeşim, annenin bebeğin ihtiyaçlarına hassas bir uyum sağlayabilmesini mümkün kılar. Bu işlevler annenin dışardan yönergelerle öğrendiği ya da birinin gösterdiği bir yeti değildir. Zaman zaman annenin bebeğin ihtiyaçlarını algılayışında hata yapması olasıdır. Ancak annelerin genelde bebeklerinin ihtiyaçlarını yeterince iyi anladıkları ve bu ihtiyaçları karşılamak konusunda istekli oldukları görülür. Bu, annesel işlevin özüdür. Annesel işlev sayesinde bebek, kişisel bir varlık olarak gelişir ve varoluş sürekliliği hissini kazanmaya başlar.

Kaynak: Winnicott, D. W. (1986). The theory of the parent-infant relationship. In P. Buckley (Ed.), Essential papers on object relations (pp. 233–253). New York University Press.

bottom of page